Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması 3 şekilde mümkündür.
- Bunlardan birisi, tüzel kişinin borçlarından dolayı, tüzel kişiyi oluşturan ortaklar ve şirket yöneticilerinin sorumlu tutulabilmesi durumudur. Daha somut şekilde açıklamak gerekirse; Tüzel kişiye ilişkin sorumluluk alanının pay sahiplerini kapsayacak şekilde genişlemesi; başka bir ifadeyle, tüzel kişiliğe ait bir borcun ortakların kişisel malvarlıklarından karşılanarak ödenmesidir.(Düz Kaldırılması)
- Bir diğeri, ortağın şahsi borcundan dolayı doğrudan şirketin mal varlığı ile sorumlu tutulabilmesi durumudur. Ortakların kişiliği ile tüzel kişilik veya tüzel kişinin malvarlığı özdeşleşmiş ise, tüzel kişilik perdesi ters aralanacak; şirket ortağının sahip olduğu bir borç dolayısıyla şirketin malvarlığına gidilebilmesi mümkün olacaktır. (Tersten Kaldırılması)
- Sonuncusu ise iki kardeş şirket vardır ve her iki şirket de tek bir ana şirkete bağlıdır. Ana şirketten yararlanılarak perdenin kaldırılması suretiyle diğer yavru şirkete başvurulabilmesi durumudur. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, kardeş şirketler arasında iktisadi bütünlüğün olması gerekmektedir.( Çapraz Kaldırılması)
Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasının Söz Konusu Olacağı Haller;
- Öz kaynak Yetersizliği
Tüzel kişilik perdesini kaldırarak, ortaklık borçlarından dolayı pay sahiplerini sorumlu kılma sonucunu doğurabilecek hallerden biri ortaklığın yetersiz öz kaynağının bulunması durumudur. Yetersizliğin, ortaklığın amaç ve faaliyet hacmi gözetilerek, objektif olarak tespiti gerekir. Pay sahiplerinin, öz kaynak yetersizliği durumunda alacaklılara karşı sorumlu tutulabilmesinin bir diğer koşulu ise dürüstlük kuralına aykırı hareket etmesidir. Bu doğrultuda yetersiz öz kaynağa sahip bir ortağın, öz kaynak yetersizliğini telafi etmeksizin üçüncü kişiler ile hukuki işlemlere girişmesi, alacaklıları zarara uğratmaları durumunda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve ortakların sorumluluğuna gidilmesi söz konusu olabilecektir.
- Hakim Ortaklı Şirketlerde Perdeyi Kaldırma
Sermaye ortaklıklarında pay sahiplerinden birinin veya birkaçının temsil ve idare yetkisine sahip olması durumu ( esas sermayenin çoğunluğuna sahip olma durumu ya da oyların çoğunluğuna sahip olma durumu ) şirkette hakim ortak olma durumudur. Hakimiyet, bir şirket üzerinde başka şirket ya da kişilerin, hakimiyetini sağlayan pay ya da oy çoğunluğuna sahip olması şeklinde de ortaya çıkabilir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle hakim ortağın sorumluluğuna gidilebilmesi ise, temel kural olan hakim ortağın ya da ortakların hakimiyeti kendi çıkarları uğruna şirket alacaklılarının zararına olacak şekilde kötüye kullanması şartına bağlıdır.
- Pay Sahipleri ile Şirketlerin Malvarlıklarının Birbirine Karışması
Pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğu ilkesinin temeli olan ortaklık ile pay sahiplerinin malvarlıklarının kesin bir şekilde birbirinden ayrı tutulması durumunun aksi, malvarlıklarının birbirine karışmasıdır ki uygulamada en sık rastlanan tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren haldir. Ortakların kişiliği ile tüzel kişiliğin veya malvarlıklarının özdeşleşmesi söz konusu ise, bu durum perdenin aralanması için yeterli sebeptir; ayrıca MK md. 2 ve 3/II koşullarının varlığı aranmaz. Buradaki sorumluluğun temeli üçüncü kişiler nezdinde pay sahiplerinin malvarlıklarını şirket malvarlığı olarak değerlendirilmesi ve yaratılan hukuki görünüşe dayanarak şirket ile hukuki ilişki kuran üçüncü kişileri tüzel kişilik perdesini kaldırmak suretiyle korumaktır.
Yargıtay 19. HD’nin, öğretide tereddütlerle karşılanan 2.11.2000 tarihli kararı ( 19. HD. E. 2000/5828, K. 2000/7383 T. 2.11.2000), perdeyi kaldırma uygulaması olarak algılanmakta ise de, bu açıdan ilk olması itibariyle en önemli içtihat, 19. HD’nin 15.5.2006 tarihli kararıdır ( 19. HD. E. 2005/8774, K. 2006/5232 T. 15.05.2006).
Yargıtay tarafından tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması kavramının açıkça zikredilerek uygulandığı bir başka kararında, somut olayda; davacı ile davalı şirket arasında bir eser sözleşmesi akdedilmesi akabinde davalının edimini gereği gibi yerine getirmemesinden ötürü, ikame edilen davada davalı şirket, uyuşmazlığa konu makinenin dava dışı … Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından imâl edilip dava dışı şirket tarafından davacıya fatura edilmesi nedeniyle husumet yokluğuna dayanarak taraf olmadığını iddia etmektedir. Bahse konu olayda dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtları ve avukatlarına verilmiş vekâletnamelere göre davalı şirket ile dava dışı … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin aynı adreste ticaret siciline kayıtlı oldukları, şirket yetkililerinin de aynı kişi yani N. Ü. olduğu görülmüştür. Yukarıdaki bilgilerin ışığında Yargıtay tarafından davalı şirketle dava dışı şirketin ticaret sicilinde aynı adresin gösterilmesi, şirket yetkililerinin aynı kişi olması gibi nedenlerle perdenin kaldırılması ilkesi uyarınca aynı şirketler grubundaki şirketlerin de sorumluluğuna gidilebileceğine yönelik karar verilmesi, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kavramının varlığının Yargıtay tarafından açıkça kabul edildiğinin göstergesidir.
Bunun yanında organik bağ ise, bir tüzel kişinin borçlarının takip edilmesini ve bu takibin borçlu şirket ile birlikte, onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan diğer tüzel kişilere karşı yapılabilmesini sağlayan bir hukuki yoldur. Organik bağın varlığı için iki ayrı tüzel kişilik arasında belirli bir ilişkinin bulunması gerekir. Bu ilişki bazen ekonomik veya ticarî bir bağımlılık, bazen aynı kaderi paylaşma, bazen de birlikte hareket olgusu şeklinde olabilir. Yargıtay istikrar kazanan kararlarında organik bağ kavramına;
“Tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil söz konusudur. Bu durumların söz konusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.” Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2125 E, 2018/20573 K. 14.11.2018 T. şeklinde değinmektedir.
Her iki kavramın da temelinde hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralı bulunmaktadır. Bu bağlamda organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları birbirlerini tamamlar ve destekler niteliktedir. Bu doğrultuda şartları daha hafif olduğundan Yargıtay’ın alacaklıların zarar görmemesi için çoğu zaman tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi yerine organik bağ kavramı ile sorunları çözmeye çalıştığı görülmektedir.
Tüzel kişiliğin perdesi aralanmadan önce kural olarak önce tüzel kişiye başvurulması gerekmektedir. Eğer bahse konu tüzel kişiden alacak alınamaz ise tüzel kişi perdesinin kaldırılması yoluna başvurulabilir. Tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması davası açılmadan önce, mevcut borç ilişkisinde taraf olan tüzel kişi veya gerçek kişilerin sorumluluğu ile onun arkasında yer alan fiilen mal varlığını ve yönetimini elinde bulunduran kişi veya kişilerin sorumluluğunun net bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. İspat açısından gerekli şartların sağlanmasıyla birlikte tarafların birisinin yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması davası açılabilir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, tüzel kişiler bakımından kabul edilen ayrılık ilkesinin istisnasını teşkil eder. “İstisnalar dar yorumlanır” ilkesi çerçevesinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının da dar yorumlanması gerekir. Yani istisnaî bir nitelik taşıyan ve genel ilkelere aykırı hareket edilmesi anlamına gelen tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına şüpheyle ve ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Aksi takdirde hukukî güvenlik tehlikeye düşer ve tüzel kişilik kurumunun içi boşalır. Bu bakımdan sadece olağan dışı işlemler yapılarak dürüstlük kuralına aykırı hareket edilmesi durumunda tüzel kişilik perdesi kaldırılmalıdır. İştirak ilişkisinin veya şirketler arasında organik bağın bulunduğu her durumda perdenin aralanarak perde arkasındakilerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Keza tüzel kişinin karar verme organlarına hâkim olmak, tüzel kişinin tek ortağı ya da tek yöneticisi olmak da tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için kendi başına yeterli değildir. Nitekim Yargıtay kararlarında da aynı anlayış benimsenmiştir(Yargıtay 19. HD, T. 27.11.2018, E. 2018/638, K. 2018/6119, ; Yargıay. 22. HD, T. 03.12.2018, E. 2017/18734, K. 2018/25887, Yargıtay 11. HD, T. 15.05.2015, E. 2015/1107, K. 2015/6980).
Özetle tüzel kişilik perdesi, ancak hakkın kötüye kullanılmasının tüm şartlarının bir arada bulunması hâlinde kaldırılabilir.