Ceza davaları sonrasında taraflar maddi/manevi tazminat davaları açabilmektedirler. Ceza davası sonrasında tazminat istenebilmesi için öncelikle ceza hukukunun kapsamına giren bir suç bulunmalıdır ve bu suçtan dolayı ortaya maddi veya manevi zarar çıkması gerekmektedir.
Ancak burada önemle vurgulamak gerekir ki her haksız fiil suç oluşturmazken her suç da haksız fiil oluşturmaz. Bu sebepledir ki bahsi geçen fiil bir haksız fiil ise ceza davası sonrası tazminat davası açılabilmesi için hem hukuka aykırı bir fiil olması hem de suç teşkil etmesi gerekmektedir. Ceza davası sonrası tazminat talep etmemize dayanak olan kanun maddesi ise TBK m. 49’dur:
- “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
- Tazminat Davasını Kimler Nerede Açabilir?
Tazminat davasını fiil veya işleme muhatap olan kişi açabilir. Örneğin bir trafik kazası nedeniyle yaralanan bir kimse bu olay sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararı gidermek adına bir tazminat davası açabilir.
Davanın açılacağı yetkili mahkeme konusunda ise HMK hükümleri geçerli olacaktır. Tüm davalar için yetkili yer olan davalının ikametgahında, davalı tüzel kişi (şirket, vakıf, dernek, üniversite vs.) ise tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılabilir. Davalı sayısı birden fazla ise, tazminat davası herhangi birinin yerleşim yerinde açılabilir.
Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davaları, yukarıdaki yetkili mahkemelerde açılabileceği gibi sözleşmenin ifa edileceği yerdeki asliye hukuk mahkemesinde de açılabilir. Tazminat konusu bir haksız fiilden kaynaklı ise HMK m. 16’da belirtilen mahkemelerde de açılabilir.
- Ceza Hakiminin Kararlarının Hukuk Davasına Etkisi
Tazminat talebi ceza davasında ileri sürülebileceği gibi ayrı bir tazminat davası da açılabilir. Bu noktada önemli hüküm TBK md.74 olacaktır. Bu hüküm gereğince tazminat davasında hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamayacaktır. Bu hususta şöyle bir değerlendirme yapılabilir:
- Hukuk hakimi ceza davasında verilen beraat kararı ile bağlı olacak mıdır?
TBK m. 74 gereğince hukuk hakimi ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı ile bağlı olmayacaktır. Şöyle ki, hukuk hakimi hakkında beraat kararı verilen kişi için mutlaka tazminata hükmetmemelidir şeklinde bir yorum yapılmamalıdır. Hakim somut olaya göre tazminat şartlarının oluşup oluşmadığını değerlendirmelidir. Ancak Yargıtay kararlarında eğer ki beraat kararı fiilin fail tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespitine dayanıyorsa bu durumda beraat kararını hukuk hakimi için de bağlayıcı olacağını ifade etmektedir.
- Hukuk hakimi ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ile bağlı olacak mıdır?
Şöyle ki hukuk hakimi, kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararlarla bağlı değildir. Bu iki unsur dışında mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlamayacağı söylenemez. Yargıtay kararları da bu doğrultudadır.
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davasında Zamanaşımı
Bu hususta TBK md 72 hükmü bizlere yol gösterici olacaktır: “Bu hükme göre: “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.”
TBK m. 72/2’nin uygulanabilmesi için şu şartların gerçekleşmiş olması gerekecektir:
- Suç teşkil eden bir fiilin varlığı gerekir.
- Ceza davası zamanaşımı süresinin daha uzun olması gerekir.
- Zamanaşımının ceza davası zamanaşımı olması gerekir. TCK’da iki türlü zamanaşımı vardır. 1. Kamu davasının tabi olduğu zamanaşımı (TCK md.66) 2. Hükmolunmuş cezalara ait zamanaşımı (TCK m. 68) TBK md 72/2 de kastedilen zamanaşımı TCK 66 da yer alan zamanaşımıdır.